BELDEMIZIN TARIHI
Perşembe Çaycuma-Kozcağız Karayolu üstünde 9.kilometrede kurulmuş eski bir bucak merkezidir. Merkezi Hacıkadı Köyü,Velibaba sırtlarının gerisindeki düzlemede bulunur.
Tarih:
Beldenin 400 yıllik bir geçmişinin olduğu tahmin ediliyor. Osmanlı Padişahlarından olan II.Mahmut (1808-1839) dönemindeki belgelere göre Zonguldak yöresi Bolu Sancağına bağlıydı. Ancak 16. yüzyıldan beri sancakları, sancak beyleri yerine voyvodalar(yerli derebeyleri) yönetiyordu. Zonguldak yöresinde de voyvodaların yoğun baskıları vardı. Özellikle Bartın,Devrek ve Perşembe yöresindeki voyvodalar halka zulüm etmekteydi. Bunun üzerine II.Mahmut,İbrahim Paşayı Bolu Mutasarrıflığına(sancak beyliğine)atadı. İbrahim Paşa aldığı önlemlerle yöredeki güvenliği sağladı.
1947 yılında dönemin Gümrük ve Tekel Bakanı Emin Erişirgil, Çaycuma’ya uğrar. Çaycuma’da yurttaşların hayvan hırsızlığı, hayvan zehirleme, cinayet, kız kaçırma, soygun, samanlık ve otluk yakma gibi olaylardan şikayetçi olduklarına tanık olur ve Türkiye’nin hiçbir yöresinde benzeri olmayan bu olaylar ilgisini çeker. Bir yıl sonra ,1948’de kabine değişliğinde İçişleri Bakanı olan Erişirgil ,Çaycuma’nın özellikle Perşembe yöresinden gelen cinayet,yangın vs. gibi olayların önü alınamayınca olayların kökenini araştırmak ve köklü çözüm bulmak için ayrıntılı bilgi ister.
Yapılan araştırmada Kafkasya göçmenlerinin ve 400 yıl kadar önce Urfa,Mardin,Yozgat dolaylarından gelen göçebe yörüklerin özellikle Perşembe yöresine yerleştikleri anlaşılmis ve olaylar ve geçimsizlikler bu heterojen yapıya baglanmistir. Hatta dolayısıyla yalnızca Perşembe yöresiyle sınırlı olmak üzere sıkıyönetim ilân edilmesi Bakanlar Kurulunda gündeme gelmiştir.
Nüfus:
Çaycuma beldeleri arasında nüfus yoğunluğu bakımdan en kalabalık yerleşim yeri Perşembe'dir.
2000 yılı nüfus sayımına göre Perşembe’nin 23 köyü ile birlikte toplam nüfusu 26000, Perşembe’nin merkez nüfusu 2650’dir. Çaycuma’nın beldeleri arasında nüfus yoğunluğu bakımından en kalabalık bölge Perşembe bölgesidir.
Cevre köy halki (Velioğlu, Basat,Dayva, Gökçe Torlaklar, Gökcebey ilçesi Dağdemirciler köyü, Kozcağız Beldesi, Ellibaş vb.) köylerin cok daginik ve 2-3 saatlik yürüme mesafesinden olmasina ragmen, eskiden Hacikadinin daha büyük bir merkez olmasi nedenilye, pazarın kurulduğunda perşembe günleri beldeye gelirlerdi. 1970-1980 yıllarında nüfusun perşembe günleri 20,000' e kadar çıktığı söylenir. Ama daha sonra işsizlik sebepli göç yüzünden nüfus azalmistir..
Yer adlari :
Persembe'nin adını Perşembe günleri kurulan pazardan aldığı ve kuruluşundan beri beldede pazar kurulduğu tahmin edilmektedir.
Perşembe beldesinin merkez muhtarligi 'Hacıkadı' adının nereden geldiğinin bilinmemekle birlikte, kadıların bu bölgedeki medresede görev almasıyla, belki de kadılardan birinin hacca gitmis olabileceginden ismin verilmis olabilecegi saniliyor.
Okul:
Hacıkadı muhtarliginda şimdiki ilkögretim okulunun(alt bina) bulunduğu yerde bir medrese vardı. Kizlar ve erkekler 1930'larda (Ahmet Remzi dedem 1923 dogumlu ve onun ilk okula gittigi dönem fotoglraflarinda kiz ögrenciler de var) 3 yillik ilk okula giderlerdi. Daha sonra egitim bes yila cikarilmis. Medresenin bölgeye imam, hafız, müftü gibi din adamlari yetiştirdigi ve medreseyi Osmanlı döneminde kadılar yönettigi de söyleniyor.
Kadı:
Kadilar dönemin asayis sorumlusu olarak bir bakima polis komiseri gibi yetkileri vardi.
Hasan ATAMAN'ın Çaycuma adlı kitabında, merhum Mustafa ZEREN ile yaptığı söyleşide,
Zeren dedesinin geçimini sağlamak için pazar saticiligi yaptigini, o tarihlerde (1890larda)Koramanlar sınırı içinde Eski Pazar mevkiinde kurulan pazar tezgahini actigini anlatir.
Zeren'in dedesi tezgahini birakip ögle namazina camiye gider, döndüğünde iki kuşaktan birinin orada olmamasi üzerine hemen o zamanki “kadı”ya ulaşır. O tarihin kadısı Topal Osman'dır.
Topal Osman, hemen pazarın çıkış yollarını tutturur. Pazardaki bütün kuşaklı insanlar toplanır Topal Osman'ın huzuruna getirilir. Mustafa Zeren'in dedesi ile birlikte kayıp kuşağı bulur. Kişinin komisyonca çaldığı tespit olunur. Sonra komisyonca verilen karar çığırtkan tarafından sokaklarda halka duyurulur. Örnek,yüz değnek vurulacak,iki saat meydanda asılı kalacak diye. Bu kararın uygunlandığına Mustafa Zeren'e,dedesi şahit olduğunu söylemiş. .(14.Nisan.2004 bir görüsmede : 1917 doğumlu Tahsildar Hakkı Özyurt, 1880-1900 arasi persembe kadısınin kendi annesinin dayısı Topal Hasan olduğunu söyler. Hakkı Özyurt kadı olayının Osmanlı dönemiyle birlikte, takriben 1915 yıllarında, sona erdiğini belirtir.)
Pazar yeri :
O zamanlar Koramanlar Köyü sınırları içinde Eski Pazar mevkiinde kurulurdu. Hacıkadıoğlu'nun ileri geleni Hacıkadıoğluları'ndan Kırkır Mehmet lakaplı Mehmet Özyurt ve diğer ileri gelenler devlet protokolünde ağır bastığından pazar yeri Hacıkadı'ya yani Perşembe'ye getirilmiştir(O tarihte Hacıkadı Köyü Devrek ilçesine bağlı idi ve hatta bazı insanlarımızın,Satılmış Danışman gibi,nüfus cüzdanlarında doğum yerinin Çaycuma değil,Devrek yazılı olduğu görülmektedir.)1880-1900 yıllarında Devrek İlçesi,Bolu'ya bağlıydı.
Hayvan pazarının gelmesinin pazar yerinin gelmesi ile aynı olduğunu büyüklerimiz(Tahsildar Hakkı Özyurt ile Derebeyi Osman Katırcı) teyit ediyorlar.O tarihlerde hayvan pazarı şimdiki Atatürk büstünün olduğu yerde,Belediye Parkı'nda idi.
Pazar geldikten sonra Sazak denilen alan(futbol sahasının,küçük sanayi sitesinin olduğu yer)Hacıkadılılar tarafından sürülüyor.Buna o zamanlar muhtar olan Mustafa Özyurt(Kavas)kızıyor.Ertesi gün Çaycuma'ya Mal Müdürünün yanına gidiyor,orayı sürenleri şikayet ediyor.Daha sonra o yerin satışını istiyor.Yer satılığa çıkıyor.Burayı Bartınlı Menteşler alıyor.Menteşler bir gün Boyacıoğlu Köyü'nden ve Helvacılar Köyü'nden işçiler bulup oraya fabrika gibi bir şeyler inşa etmeye çalışıyorlar.Bu durumu haber alan Hacıkadılılar bir araya gelerek (toplu halde)Sazak'a geliyorlar.Onların bu yeri terketmelerini istiyorlar.İleri-geri münakaşalar yapılıyor.Sonunda iş kavgaya dönüşüyor ve sonuçta hacıkadı oğulları Bartın'lı Menteşleri oradan bir daha gelmemek üzere gönderiyorlar.(Kaynak: Tahsildar Hakkı Özyurt)
Bu çevrede, yörede, bölgede (40 yaşından büyük olanların bildiği)Perşembe'ye ticaret amaçla gelen esnafların “içti mi tadına doyamayacağı” karşılığında her daim hatırlanan Pirice suyu Perşembe'nin âdeta simgesidir.
Derebeyi Osman KATIRCI “pirice” sözünün “pirimce” sözünden geldiğini söyler.Pirimce, "Benim istediğim gibi su" anlamındadır.O zamanlar bir boy olmasına rağmen bütün Hacıkadı ve çevre köylerine yeten suydu. Perşembe günleri pazar kurulduğunda içmeye doyamadığı bu pirice suyu artık eski özelliğini korumasa da Perşembe denildiğinde en çok konuşulan konuların başında gelir.
Bir diğer söylenti;500-600 yıl önce burada Rumlar yaşarmış.Olduğumuz yerlere pirinç ekerlermiş. “Pirice”nin olduğu yerde bir boyluk kuyu varmış. Pirinç tarlalarının orta yerinde olduğu için zamanla bu su(pirinçten dolayı)”pirice suyu” adını almıştır.
Hacıkadı Köyü’nde 1930-1940 yıllar da yalnızca kahveci Kemal ÖZYURT'un, Topal Beşir'in,Dodor Osman'ın,Satıbeyin[Hayri Özyurt(Arap Hayri’nin) babası)] ve Remzi Akça’nın(Kara Remzi) evleri vardı.Evler,zamanla yukarı mahalle dediğimiz Hacıkadı mahallesinden merkeze doğru indiler.O zamanlar yalnızca Cemil ÖZYURT’un dükkanının önüne ağaçlardan oturma yerleri yapılmış.İnsanlarımız burada oturur,eğlenir ve sohbet ederlermiş.Bu sohbetler bayağı da neşeli geçermiş.
1940’larda şimdiki Aslan ÖZYURT’un evi ile Kasap Bayram’ın (Kaymakyemez) olduğu bina arasında “Halkevi” yapılmıştı.
Halkevleri:19 şubat 1932’de halkın eğitimine ve kültürel gelişimine yardımcı olmak amacıyla(Büyük Önder ATATÜRK’ün düşüncesi olarak)kuruldu.Atatürk bu teşkilatın faaliyete geçişi nedeniyle amacını şöyle açıkladı:”Gençlik,gelişen ve yetiştiren bir çalışmanın içerisinde yaşatılmalıdır.Millet; şuurlu,birbirini anlayan,birbirini seven,ideale bağlı bir halk kitlesi halinde teşkilatlandırılmalıdır.En kuvvetli ders vasıtalarına ve yetişkin muallim ordularına malik olmak kâfi değildir.Halkı yetiştirmek, halkı bir kitle haline getirmek için ayrıca milli halk mesaisinin tanzimini ihmal etmemeliyiz.”
Bizim halkevimiz de böyle faaliyetler yapılamadı.Keşke Atatürk’ümüzün düşüncesi gerçekleşseydi.Belki bu gün dünya milletlerinin gıpta ile baktıkları bir ülke konumunda olurduk.O halkevi önce “nahiye” binası olarak kullanıldı, sonrasında iki bölüm halinde bir tarafı hoca evi olarak kullanıldı.(Hafız Kemal Kavak burada kaldı.)Diğer tarafı Postahane olarak 1960 başlarına kadar kullanılmıştır.(Postahane daha sonra sırasıyla şu anki kasap Emrullah ÇELEBİ’nin olduğu yerde ve daha sonra belediye binasının altında eski “Dispanser”in olduğu yerde halkımıza hizmet vermişti.)
Yine 1940’larda Yukarı Mahalle Camisi’nin olduğu yerde “Köy Konağı” vardı.Köy odası olarak da kullanılırdı.Burası ÖZYURT’lara aitti.Her sülalenin kendine ait bir köy odası bulunurdu.Bu köy odaların da köye gelen misafirler ağırlanır.Sırasıyla yemek getirirlerdi.
Şimdiki bankanın olduğu yerde cami ve caminin önünde çeşmesi bulunurdu. Perşembe’de su oldukça boldu.Perşembe minibüs duraklarının olduğu yerde camiye doğru büyük bir çeşme vardı.Belediye araçlarının olduğu yere de kuyu (Karaboğar denirdi) ve çeşme vardı.Bu çeşmeler de halkın, hayvanların su ihtiyacını ve ekin yıkama gibi ihtiyaçlarını görürdü.
1940’larda “Karakol” merhum Nuri ÖZYURT’un evinin hemen önündeydi.İki katlı idi.(Bu karakol daha önce Lütfiye ALBAY’ın binasının olduğu yerdeydi.) Cumhuriyet kurulduktan sonra iki katlı bu bina devlet tarafından yapılmıştı.Bu bina da Hacıkadı İlkokulu’na okumak için çevre köylerden gelen öğrenciler kalırdı.Devlet bu öğrencilerin her türlü barınma ihtiyaçlarını karşılardı.Bu durumun tahminen 1924’lerden 1935’lere kadar sürdüğü söylenir.
1940-1950 arası Hacıkadı Köyü’nde bir araba vardı.O araba Çaycumalı, Köylü Mustafa’nındı.(Mustafa CENGİZ)Köylü Mustafa Beycuma kökenlidir.O arabayı oğlu Aytekin CENGİZ kullanırdı.Araba Chevrole marka kamyon idi.Kamyon kasasına oturaklar koyarak yolcu taşınırdı.Kamyon üzeri brandayla örtülerek insanlarımız yağmur ve soğuklardan korunurdu.
Aytekin CENGİZ,fen bilgisi öğretmenimiz Elif CENGİZ’in babası ve aynı zamanda merhum Muharrem BOSTANCI’nın damadıdır.
Hacıkadı Köyü’nün yaylasını öğrendiğim de kendi kendime “Bizim yaylamızda mı varmış?” dedim,hayretle!Hacıkadı Köyü’nün yaylası,Hacıosmanlar Köyü’nün tepesindedir.1950’lerde orman kanunu çıkıncaya kadar insanlarımız devamlı bu yaylaya gidip gelmişlerdir.Bu yaylaya gitmek için saatlerce yürürlermiş veya at sırtında giderlermiş.Buraya gitmek için Muslubaşoğlu,Kızılbel,Kütükçüoğlu,Demircioğlu ve Pazarlıoğlu Köylerini takip ederek yaylaya ulaşırlarmış.
Hacıkadı(Perşembe)1959 yılında “nahiye”olmuştur.İlk nahiye müdürü Amasralı Mustafa CENGİZ’dir.Sonrasında 1961-1962 yılında Kürt Müdür lakaplı Erzincan-Kemah’lı Hulisi IŞILDAK tır.Hulisi Beyin çok çalışkan olduğu ve hatta o zamanda köyün foseptik çukurları ile çok uğraştığı,kanallar açarak pisliklerin büzler içerisinde gitmesini sağladığı yaşayanlar tarafından söyleniyor.Son olarak beldemizde Nazım AKMAN “nahiye”müdürü(1962-1963)olarak görev yapmıştır.
Bu yıllarda yaşayan insanlarımız geçim kaynağı olarak madene giderlerdi.Çiftçilikle ve hayvancılıkla uğraşırlardı.
Hacıkadı Köyü’nün çamuru meşhurdur.O zamanlarda taşlı yollar olmadığından, yağmurlu havalarda toprak balçık gibi çamur olurdu.Toprağımız killi olduğundan ayakkabımıza yapışıp kalır,yıkamadıktan sonra çıkmazdı.İbrahim YILDIZ öğretmen yağmurlu havalarda yürürken seyrek olan taşlara basabilmek için cambazlık yaptığını söyler; hatta bir gün okuldan çarşıya giderken taşlara basabilmek için zıplarken yeni takım elbisesi ile çamura düştüğünü “ne günlerdi”diyerek anlatır.İbrahim öğretmen hava kararınca bir yere giderken,evlerin yanından geçerken,bazı öğrencilerin kandil veya mum ışığında derslerini yaptıklarını büyük bir gururla söylüyor.”Çok iyiydi öğrencilerim.” diyor.Ben de katılıyorum,öğretmenimize.1940’lardaki 101 sayfalık okul kütüğüne baktığımızda toplam 250 öğrencinin 35’ inin doktor,mühendis,öğretmen,ebe-hemşire olduğunu görüyoruz.Bu da bize öğretmenlerimizin ve insanlarımızın eğitimi ne kadar ciddiye aldıklarını gösteriyor.
Perşembe denilince akla ilk olarak Cevat ÖZYURT gelir.Memleketin kalkınması için bir şeyler yapmayı hep amaç edinmiş kişilerin başında gelir.Perşembe’de ne yana bakılsa hep Cevat ÖZYURT’un eserleri ile karşılaşılır.1963’de muhtar olunca ilk işi elektiriği Perşembe’ye getirmek oldu.Bununla ilgili olarak Sami ÖZYURT,Muharrem BOSTANCI ve Cevat ÖZYURT’un Ankara’da ve Ankara yollarında çekilmiş fotoğrafları vardır.
Perşembe’nin çamurdan kurtulup yollara taş döşenmesi1963 yıllarında başlar.
Belediye binasını,muhtarlık binası olarak yaptırılmıştır.1970’li yıllarda her köşe başında çeşme bulunurdu.Sular,Yazıbaşı Köyü Demirciler Mahallesi ile Kürekçiler Mahallesi’ndeki yerlerden borularla kaynaklardan akarak gelirdi.Perşembe Belediye parkı,hayvan pazarı(Ganara),Minibüs durağındaki camiye doğru sıralı dükkanlar,Ali SARIOĞLU,Şevket KEÇECİ ile Mustafa SARIOĞLU’nun dükkânları, Mezbahâne,su deposunun yapılması,muhtarlık zamanında alınan araçlar,Perşembenin bugünkü alt yapısı,bankanın Perşembe’ye gelmesi,okulların yapılmasında birinci derecede emek sahibidir.Ölümünün 15. yılında bile eserleri ile konuşulması gerçekten övünç vericidir.
1980 sonrası Perşembe çevre(arka) yolları Karakol Komutanı Osman Başçavuş’la, Cevat ÖZYURT tarafından açılmıştır.
1925 Çaycuma doğumludur.Kendisi marangoz ustasıdır.Çok yönlü,ileriyi görebilen,hoşgörülü,düşündüğünü uygulayabilen,yeniliğe açık,her şeyden önemlisi dürüst ve toplum insanıydı.Muhtarlığın kıt imkanlarıyla birçok eser meydana getirmesi bunların kanıtıdır.10 Aralık 1989 ‘da vefat etmiştir.
İnsanlar dünyaya yalnızca yemeye-içmeye gelmezler.Bu güzel dünya egemen olarak insanlara bırakılmıştır.Onu korumak,güzelleştirmek insana kalmıştır.Bütün insanlar bir şeyler yapabilmenin,üretebilmenin mutluluğunu alsalardı dünya eminim ki bu günlerden daha yaşanılır olacaktı. Her yeni nesil daha güzel yarınlara ulaşacağı için ilimde ve fende çok daha ileride olmuş olacaktık.Hiç olmazsa her insan kendi evinin önünü temizlese,köyde-mahallede yapılacak işler beraberce yapılsa,işin ucundan tutulsa,haksızlığa boyun eğilmese,”bana dokunmayan yılan bin yaşasın ”zihniyeti güdülmese;”birimiz hepimiz-hepimiz birimiz için diyebilsek” her konuda duyarlı olabilsek...Yarınlarımıza, çocuklarımıza sahip çıkabileceğimizi bir kavrayabilsek;her şeyin para olmadığını bir anlayabilsek,o zaman her şey daha farklı olacaktır,diye düşünüyorum.
Perşembe tarihiyle,taşıyla,toprağıyla,insanıyla her şeyi ile bizim.Bizim olan her şeye sahip çıkmak,insanlık görevidir.
Perşembe Bucağı Köylerinde Nüfus ve Okuma-Yazma Bilenlerin Dağılışı (1965 Genel Nüfus Saylmma Göre)
Mevkiler : Toplam / Nüfus(Erkek-Kadın) / Okuma-Yazma Bilenler
Hacıkadı (B.M.) : 791 / 365 / 426 / 386
Adaköy : 411 / 175 / 236 / 141
Akçahatipler : 622 / 305 / 317 / 140
Basat : 868 / 391 / 477 / 198
Dursunlar : 750 / 336 / 414 / 180
Emirşah : 485 / 223 / 262 / 116
Hacıibadi : 577 / 287 / 290 / 153
Hacıosmanlar : 452 / 193 / 229 / 106
Helvacılar : 1.136 / 508 / 628 / 182
Karaveliçavuş : 327 / 149 / 178 / 94
Karaevligeriş : 444 / 195 / 249 / 62
Karamanlar : 946 407 / 539 / 253
Karaahmetler : 373 / 166 / 207 / 86
Kerimliler : 756 / 343 / 413 / 192
Kızılbel : 825 / 387 / 438 / 237
Madenler : 957 / 427 / 530 / 248
Muharremşah : 877 / 426 / 451 / 169
Musausta : 475 / 222 / 253 / 109
Nebioğlu : 573 / 266 / 307 / 232
Sandallar : 1.061 / 501 / 560 / 237
Şeyhler : 839 / 358 / 481 / 228
Terziler : 489 / 217 / 272 / 140
Yazıbaşı : 623 / 287 / 336 / 201
Yazıköyü : 351 / 161 / 190 76
Toplam : 16.008 / 7.295 / 8.713 / 4.170
_______________________________________
"Perşembe(Hacıkadı) Bucağı", Zonguldak İl Yıllığı: 1967, Ankara: Ajans-Türk Gazetecilik ve Matbaacılık Sanayii Ltd.Şti.,sf:93.