FrmBestLive - Ana Sayfa
<?php bloginfo('title'); ?> - <?php the_title(); ?>

logo



.
Contacts PERSEMBE BELDEMIZIN CADDE VE SOKAKLARINA BASIBOS HAYVAN BIRAKANLARIN HAYVANLARINA BELEDIYE ZABITASI TARAFINDAN EL KONULUP CEZA YAZILACAKTIR...Belediyeden Duyurulur.

Admin Paneli

HAVA DURUMU

  • GUNLUK GAZETELER

    REKLAM

    reklam

    Persembeliyim

    SIIRLER

    Bu siirde Bilecikte Askerlik görevini yapan Fatih Direl kardesimizden
    Hani asker ölmez diyorlardı.
    Hani asker ağlamaz diyorlardı,
    İşte ağlıyor,
    Hani asker sevmez diyorlardı yarim aklımdan çıkmıyor,
    Hani asker ölmez diyorlardı baksa azrailin elinde ismim yazıyor.
    Hani sevenler ayrılmaz diyorlardı,
    Baksana bir mektup bile gelmiyor,
    Hani asker unutulmaz diyorlardı, soranım bile olmuyor,
    Hani asker ölmez diyorlardı,baksana azrailin elinde ismim yazıyor.
    Hani asker özlemez diyorlardı,
    Baksana gözlerim seni arıyor,
    Hani asker sevmez diyorlardı,
    Yüreğim kan ağlıyor

    Zonguldaklı Fatih Direl

    ---------------------------------------
    Zonguldak,Kimsin Sen?
    Nice düşleri attın balkayasından..
    Kurtulmak isteyenleri girdaplarına gömdün.
    Uzak bakışlarının menzilinde,
    Ağlayan nice gözleri..
    Bıraktın fener yolundaki zamanlara.
    Gülen yüzleri göstermiyorsun artık,
    ‘’Nasılsın’’diyen tanıdık merhabalara.

    Bu kadar mı yabancılaştın?
    Yeni giysiler içindeki bedenine,
    Yakıştırmıyorsun arzuları.
    Kordon boyundaki martıları bile
    Ekmek derdine düşürdün..
    Umursamıyorlar seyrindeki aşıkları.

    Rüzgarlı tepelerinden doğan güneşi,
    Merdivenli yokuşlarında yordun;
    Dermanı kalmamış aydınlığı..
    Arka sokaklarda karanlıkla boğuşuyor.
    Menfaatin kolaylığında emeği kirlettin..
    Doğurduğun çocukların,
    Başkasının sofrasında doyuyor.
    Zonguldak,kimsin sen?
    Kimliğin bile.. seni tanıyamıyor.

    24.10.2008
    Zonguldak.

    Gülden Işık

    ------------------------------------------
    Deki Artık’’Bıktırdın!
    İki torba kömüre üç beş kilo şekere
    Kıymeti yokmuş gibi satarsın tek oyunu
    Aç gözlü tilkilere çobansız sürülere
    Nasıl da‘’emin’’diye katarsın koyununu.

    Dünyadan bihabersiz sağır mısın yoksa sen?
    İşine gelmeyince duymazsın yalanları.
    Kılın kıpırdamıyor rahat mısın vicdanen?
    Bir sürü palavrayla aklarsın talanları.
    Dalmışsın karanlığa gözünde görmüyor ki..!
    Ne gelirse bahtına toplarsın kalanları.

    Nerdesin türkülerde mızrapsız sazı çalmaz..
    Hünkarın minderinde nazı geçmez ahalim?
    Kalma artık kışlarda uykularından uyan!
    Bekleme ayazlarda kapılarına dayan!

    Deki artık ‘’bıktırdın! ’’

    26.09.2008
    Gülden Işık

    ------------------------------------------
    Adı İzmir Olsun
    Uzak çok uzak bir köyde
    İniltili bir ağrı yükselirken
    Ne zaman yazılmıştı adımları
    Dizleri henüz toprağı bile tanımıyorken

    Hala hazır değilken ağlamaya, tanımıyorken yağmuru
    Denizleri çekiliyordu avuçlarından
    Toprağı kurak
    Durup dururken yağıyordu bulutlarla kavgalıyken

    İsimsiz yüksek bir uçurumdu yalnızlığı
    Sefaleti değildi ayaklarında eksik pabuçları
    Volta atmanın adı diye düşündü / sokaklar
    Kan da kokmuyordu köşe başları / tuhaf / oysa kızıldı dudağı

    Vedaları tanımıyorken
    Hatta elleri ana rahmine düşmeden
    Ne zaman gitmişti
    Uzak çok uzak o köye hasret beslemişti ağrıları çoğalırken

    Gecenin eleğine düşen sessiz bir hıçkırıktı
    Bilmiyordu yas tutmayı, henüz sararmamıştı kasım
    Önünde uğurladığı meyit kimindi
    Tanıyor muydu / helalleştiği kimdi / anlayamıyordu

    Biterken gün gülerek baktı beyaz kirpiklerinin arasından
    Yaralarını ceplerine doldurdu, canı yandı avurtlarını sıktı
    Gerek yok dedi yanımda yabancıya
    Acılarına sarılıp kendisiyle sabahladı

    Ürkek, soğuktu teni, artık usul usul sararıyordu
    Yakınlardadır yalnızlık kovmaktadır kalabalıkları
    Ve hüzün
    Ne vakit kapıyı çalıp girmişse / ihanet eden kim
    Kapıyı kim kırmıştı / bilmek istemedi

    Daha bilmiyorken merhemi, yaralar kabuk bağlamışken
    Ne zaman düşmüştü toprağa / sancılarla yoğrulmadan
    Hatta hiç el değmemişken ayrılıklara
    Bu sızı / ne vakit soldu bu papatya / mevsim eylül

    Kırılmış martı kanatlarından sal yapıp utangaç duygularına
    Adını bile duymadığı o uzak köyden selam yüklenmişken
    Düşmüşken ağrılar sekiz dakikaya
    Bir kent yolunu kesip vurmuş şakağından / adını koymadan

    Adı İzmir olsun, İzmir’de gözlerine bahar dolsun

    Nevin Karahan-11.2008

    -----------------------
    Çaycuma Aşkı
    Ne güzel benim ilçem benim şehrim
    Sokaklarını gezdim geçen cuma
    Aynı güzellikte bütün hemşehrim
    Zonguldak incisi yeşil Çaycuma...

    Sanki bayram olur çarşı ve pazar
    Dolup taşar haftada bir her cuma
    Herkes senden bahseder seni yazar
    Zonguldak incisi yeşil Çaycuma

    Hasretin içimde çekilmez acı
    Sensiz hiçbir şey girmez avucuma
    Kanayan yaramın sensin ilacı
    Zonguldak incisi yeşil Çaycuma

    13.09.2008- Kenan Tunç


    EY KUTLU RAMAZAN !...

    Hoş geldin demeye kıyamıyorum sana
    Her hoş gelen bir gün gider çünkü
    Ama o kadar hoş ve mübareksin ki
    Bir başkadır sende oruç,namaz ve ezan
    On bir ayın sultanısın sen ey kutlu Ramazan

    Ne güzel buyurmuş güllerin efendisi
    Evvelin rahmet senin, ortan mağfiret
    Ve kurtuluş sonun günahtan azaptan
    Ne güzel yazmış gerçekten,seni bize yazan
    Dua et bize bağışlanalım ey kutlu Ramazan

    Sahurlarda bereket saçtın bize nur saçtın
    Sadaka oldun fitre oldun her gününde
    Yetime yoksula kucak açtın
    Kenetledin müminleri birbirine saf saf
    İftarlarda dua,
    Teravihlerde niyaz olup arşa ulaştın...
    Anladık ki bir kez daha
    Sensizlik bize bir elem,bir hazan
    Baharımızsın,neşemizsin sen bizim
    Seni sevmek ne güzel,
    Sen ne güzelsin ey kutlu Ramazan! ...


    Kenan Tunç
    10.09.2008



    Perşembe
    Eskimiş kaldırımları, boyaları solmuş binaların arasında ha
    yıkıldı ha yıkılacak sandığım ahşap evler, evlerin camında hep gülümseyen
    yaşlı yüzler / ki / o gülüşler için saatlerce beklediğim zamanlarım olurdu,
    bir samimi gülüş ne demek benim gönlüm iyi bilirdi.
    Şimdilerde evler kat kat yükselmiş kenar mahallelerde,
    Perşembe'yi perşembe yapan sokaklar hala yorgun duruyor, hala taze bir nefes
    bekliyor... beklemek, Kuyumcu vitrininden parlayan sarı ışık altında,
    kitapçıların gazete kokularında, kasabın insafını bekleyen
    kedilerin ayak altında, her perşembe kurulan pazarın çığırtkanlarının
    sesinde... beklemek... yıllar oldu hala yaralarını saracak bir el değmedi yüreğine.
    Her defasında biraz daha eskiyor yüzü ve her defasında biraz daha üşüyor elleri...
    Sevgili Perşembe'm... uzaklarda seni öylesine özledim, hani çıkıp gelsem
    diyorum, yüz sürsem yeşil yüzüne, hoş şimdilerde sen beyaz bir yüz ile üşürsün
    amma... o her defasında kızdığım çamurun yine değsin paçalarıma, sıçrasın üstüme,
    bulaşsın ellerime... ben özledim...
    Perşembe Lisesinin kenarından akıp giden dere... üzerine beton kahır koymuşlar
    gördüm, oysa... yıllar var ki yeşildi dere boyu, papatyaları vardı baharda
    bahçesinin, yalın ayak dolaşırdım okulun bahçesinde... deli miydim...
    değildim elbet.. değildim... erik ağacının dallarına uzanırken ellerim
    titrerdi kırılmasın dallar diye, emektar bir öğretmenin lojmanının camları duruyor
    hala gözlerimin önünde... okul yıllarım...
    Hala duruyordu Fatma ablanın pastanesi,
    o susamlı akide şekeri aldığım kavonozu değişmiş, şekerlerin tadı eskisi gibi
    değil belki amma... serin bir özlem bu bendeki yazlara ip çeken,
    yazlara uçup duran sılası.
    Adım silinip gitse de, ben seni silmedim Perşembe, ben seni unutmadım...
    Herkese selamlarımla.
    Nevim Karahan - İzmir

    18.11.1969 Perşembe, Sandallarköyü doğumlu olan Nevim (Mutlubaş) Karahan, Perşembe Lisesinin ilk mezunlarından, 1993 yılında devlet memuru olarak İstanbul’da göreve başladı. Evli ve 2 çocuk annesi olan şair, hayatı şiirlere, doğayı fotoğraflara yansıtmayı seviyor.

    Eski mektuplar gibi

    Kirmizi Kar

    Sokak Cicekleri

    gittin

    Mehmet Filik

    ----------------------------------------------------
    DEVREK
    Çıkarken gurbete şehrimdem
    En son sen uğurlarsın beni
    Senin için fazla söze ne gerek
    Zonguldak'ımın gülüsün sen
    Sevgili Devrek...

    Dönerken gurbetten evime
    Önce sen karşılarsın beni
    Sanki köyümde gibi olurum
    Mengeni geçtiğim anda
    Sevgili Devrek...

    Bastonun değil sadece
    Senin herşeyin güzel
    Ekmeğin hoş,simidin gevrek
    Karaelmasın güzelisin sen
    Sevgili Devrek...

    08.04.2008
    KENAN TUNÇ

    ----------------------------------------------------
    ölüyorum çocuk
    seneler biter ben unutmam inan
    söz verme aklımda kalıyor ağaçlar kurur, yıkılır dağlar,
    yıkar beni ihanet
    yeniden kurarım dünyayı hesap sorarım çocuk
    yangın sonrası is içindeyim
    narın ince izindeyim görsen tanıyamazsın
    kaçıncı kattaydı benim evim
    ruhumu atarken / aç kollarını tut çocuk
    ellerim acıyor
    paslı demir edasıyla üşüyorum
    yağmur namerdin cebinde birikiyor
    zehir attılar düşlerime kuruyorlar çocuk
    çizdiğim her resimde bir eksik kalıyor
    kahkahalar ağır ağır gözlerden akıyor
    anlamıyor musun
    hayatı kare kare bölüşüyorlar çocuk
    sular bulutlara çekildi, bulutlar gölgede
    uzaktan gelen ses rengini kaybetti
    kar dün gece diz boyunu geçti kalbime dayandı
    susuz yaza toprak bu günden yas tutuyor çocuk
    namlu güneşe nişanlı
    insanoğlu kendini sevemedi / bas tetiğe
    göbek bağını koparmaya bu kadar heves etme
    analar gök kubbeyi deldi çocuk
    her akşam ölüm haberi / yoruldum
    aklımda çekiyorum bütün fünyeleri
    sınır ötesinde bir yer
    dibimde mayın patlıyor, ölüyorum çocuk
    nevim karahan - İzmir

    ----------------------------------------
    Oğul Su
    Gelmedin aylar oldu
    Huzur evinin hüznünü yenmedin
    Oğlun yoldaydı haber sal geldi mi
    Oğul adına adımı verdin mi
    Günlerce izlersin suskunluğunda
    Endişelenirsin eli ayağı tutmazlığında
    Sonunda seslenir bir sabah “Baba su”
    Sular durur baba olursun oğul
    Bir gün düşersin elden ayaktan
    Yerleşirsin bu odaya ben giderim buradan
    Gözlerin arar bir bardak su
    Seslensen duyulmaz “oğul su”
    Usulca dinle gözlerimi
    Dilim söylemez bil hala seni sevdiğimi
    Kollarım saramıyor eskisi gibi seni
    Sarıl biraz bu mevsim yeni mi
    Güneş doğar birazdan gözlerim düşer yola
    Oğul oralarda üzülüp aklımı yorma
    Kurumuş dudağım “Oğul su”
    Pamukla ıslat biraz yüreğim kurudu
    Nevim Karahan - İzmir

    -----------------------------------------
    Kırmızı Kar
    Gizli saklı zaman
    aralıklarından bakar gözlerim, ne yana
    dönsem bir yerde hüzün yakalar bakışımı.
    Deli yalnızlıklara düşman satırlarım.
    Üşür mü sanırsın buzlara sarılı güllerimi,
    onlar bülbül sesiyle sevişip buzları eritmedi mi?
    Kalem karası parmak uçlarım, satırlarıma
    katranını katmadan hüzünden arınamam.
    Biliyorum kızarsın, içten içe üzülürsün
    şu halime. Satır satır nakış gibi
    işliyorum seni, bedenim hasretinin
    narında. Yağmurum, yangınım sönmez uzağında.
    Duvarlarımda asılı duruyor yokluğun,
    ceylan bakışların olmadan renklenmez
    dünyam. Karanlıklarda ateş üzerinde yürüyorum,
    temelsiz ahşap evler kadar yorgunum, özlemine alışamadım.
    Sensiz ıssızım, yokluğunun gizeminde
    prangalanmış sürgündeyim. Sönmüş bir
    yıldızın göz kırpan anına muhtacım,
    rüzgârın sesi ile söyleşiyor,
    saçlarıma değen ellerine sarılıyorum.
    Avutuyorum kendimi çiçeklerle.
    Papatyaların sarı yüzlü hüznünde,
    vuslata gün sayan özlemin sarar beni.
    Söyle kar çiçeğim vuslat yakın mı?
    Yağmurun türküsünde düştün sazıma
    Dinle sesimi yol almasın mesafeler
    Sen içinde söylen turnalara
    Sakın ha
    Kanma ayrılıklara
    Yorgun bekleme bu, kara kış baharı
    teninin altında saklıyor, sobelendim,
    yalnızlık beni bırakmıyor.
    Lalezar hangi mevsim renklenecek,
    hangi sabah gözlerim seni görecek.
    Bahar çiçeğim uyan beyaza yenilmeyelim.
    Kırmızı kar
    Kaç yakamozlu gecenin sırrını saklar
    Gözlerinde pusuya yattım
    Kalbimde hasretinin mayınları patlar
    Dalgalarla yarış yapan martıları
    izliyorum, düşlerimi asıyorum
    kanatlarına, gagalarına veriyorum
    türkülerimi, ödünç tebessüm olup
    dönüyorlar dudağıma. Sazımın teli,
    sesine dokunabildin mi?
    Ben seni hep güneşe benzettim,
    gecemde bile yüzümde hissettim.
    Gölgelerde üşüdüm ateşimi sana gönderdim…
    Isındım, can buldum, seninle hayata karşı durdum.
    Kalbim ağrıyor, sol yanımda adın sancılı kanıyor.
    Hayat sensin, gitmişsen bu ten bu yürek nefesi ne yapsın.
    Sevdiğim sensiz nasıl yaşanır öğretmeden gittin.
    Kanadı kırık serçeden yok farkım,
    güneşim seni çok özledim.
    Bir tutsan ellerimden
    Ki
    Kanayacak şarkılar
    Anıların izini sürüp gider rüzgâr
    Gözlerin duruyor gözlerimde
    Sakın ha
    Gözlerini ağlatma
    Özlemini çektiğim kadın,
    kapı açık çık gel yalnızım.
    Yaralı ellerime değsin yüreğin,
    öp avuçlarımda vuslatı.
    Bir mektubun yok sinemde uyutayım, sızı bırakır sesin.
    Sevdalı gözlerin durur aklımda
    kirpiğimden bir akıtsan hasret zehrini,
    kapat benim de gözlerimi. Kelebeğim,
    kefenini ver giyeyim.
    … Gün batımı yine ağıtlarım başlayacak,
    Her seferinde ‘derinleşmeyeceğim’ diyorum,
    uçurumlardan hep derinlere düşüyorum.
    Anla uçurum kenarında yürüyorum.
    Serin bir hisle düşeceğim bir gün,
    ayaklarının dibinde büyük sevdamla
    nefessiz kalacağım. ‘Seni seviyorum,
    seni seviyorum” demek istiyorum…
    Beyaz başlı serçe gagasında
    Öpüş gönderdim vuslat tadında
    Sakın
    Sakın ha
    Serçeleri vurma
    Nevim Karahan

    ------------------------------------
    Aklın Deliği
    Ninnilerle belenirken beşiğe
    Boş vaatlerle atıldın eleğe
    Yalanlar düşerken aklın deliğine
    Son kurşunu sıkarken maytap mı sandın
    Çok öldün her seferinde büyüdün
    Sen de herkes kadar umut büyüttün
    Sevdayı yanlış bildin belki
    Koynunda yılanı yar diye mi avuttun
    Gül bahçelerinde kesildi tapular
    Vuruldu pınar başında ceylanlar
    Buzlar kırılalı ihanet de kolay
    Gençlik günü zulmü eğlence mi sandın
    Çocuklar kefene sarılalı inkâr etti baharı
    Başucunda güller ellerini kanattı
    Silinirken isimleri dudaklardan
    Darağacında her gelini töre mi sandın
    Bazen kandın kış ortası bahara
    Güneşin narında mevsim yaz sandın
    Eşikte bacım boyandı kızıla
    Her silah tutan eli kınalı mı sandın
    Nevim Karahan

    ----------------------------------------------
    Su Gibi
    Su gibi sakin ol, su gibi durgun
    Kıyamet koparıcı olma hayatta
    Her şeyin olmasını istediğin gibi olmayacağını
    Küçük dağları yaratamayacağını unutma
    Yenilgilerin ardında yeni başlangıçlar vardır
    Başlangıçların sonlarını hesaplamayı unutma
    Zaferin arkasında gizli bir kayıp vardır aslında
    Zafer sarhoşu olup yenilgilere kucak açma
    Gördüğün anladığın olmayabilir
    Sahne tuzak
    Belki baktığın pencere yanlıştır
    Gördüğün şeyin anladığın şey olmayabileceğini unutma
    Su gibi hayat ol,
    ölü toprakta uyuyan bahar misali
    Sel olma ki kapılar kapanmasın yüzüne
    Set vurulmasın önüne,
    yolların kesilmesin
    Duayla, hasretle beklen aşk ile
    Adil ol hayatta her zaman
    Ölümleri tek yanlı yaşatma / güçsüzü horlama
    Karşındakinin de ölüm olabileceğini
    Sel olup seni yok edebileceğini unutma
    Yağmur ol çisil çisil yağan / saç ucundan tene usulca koşan
    Çöl ortasında kollar açık yüze doyasıya toplanan
    Hırçın rüzgârlarla dolaşıp kırma
    Tuttuğun kalp koparsa düşersin unutma
    Nevim Karahan

    -------------------------------------------------------------------
    GITTIN
    Gittin... Unutulanların arasına katılmalıydın.
    Anıları sandığa koyup hayatı yeniden yakalamalıydım.
    Bu aşk noktalanmalıydı, bu sevdadan vazgeçmeliydim.
    YAPAMADIM... Gittin...
    Bir okyanusun ortasında, tek küreği kaybolmuş sandalda dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim şimdi...
    BİL Kİ SEVMEKTEN VAZGEÇMEDİM SENİ,
    BİL Kİ SENİNLE BİRLİKTE,
    SEVDANI DA TAŞIYACAĞIM YÜREĞİMDE,
    BİL Kİ; SENİ ASLA UNUTMAYACAĞIM...
    Biliyorum aslında sen hiç bir zaman gelmedin bana.
    Duymuyorsun ! Gitme diyorum sana,gitme !
    Çığlıklarım boğuluyor gecenin karanlığında.
    Gece korkunç, gece sessiz, gece yalnız...
    Sesim kısılıyor Gidişin bitişi olacak yüreğimdeki heyecanın,
    Gidişin sönüşü olacak gözlerimdeki ateşin.
    Beni,yüreğimdeki sevgiyi,
    Gözlerimdeki bitmek bilmeyen umudu unuttun!
    Ama ne olur bunu unutma.
    Gidişin dindiremez bu fırtınayı.
    Bir fırtınanın uğultusuyla sesleniyorum sana; GİTME....

    Naz
    Bugün 10 ziyaretçi (30 klik) burdaydı!


    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol