SIIRLER
Bu siirde Bilecikte Askerlik görevini yapan Fatih Direl kardesimizdenHani asker ölmez diyorlardı.
Hani asker ağlamaz diyorlardı,
İşte ağlıyor,
Hani asker sevmez diyorlardı yarim aklımdan çıkmıyor,
Hani asker ölmez diyorlardı baksa azrailin elinde ismim yazıyor.
Hani sevenler ayrılmaz diyorlardı,
Baksana bir mektup bile gelmiyor,
Hani asker unutulmaz diyorlardı, soranım bile olmuyor,
Hani asker ölmez diyorlardı,baksana azrailin elinde ismim yazıyor.
Hani asker özlemez diyorlardı,
Baksana gözlerim seni arıyor,
Hani asker sevmez diyorlardı,
Yüreğim kan ağlıyor
Zonguldaklı Fatih Direl
---------------------------------------
Zonguldak,Kimsin Sen?
Nice düşleri attın balkayasından..
Kurtulmak isteyenleri girdaplarına gömdün.
Uzak bakışlarının menzilinde,
Ağlayan nice gözleri..
Bıraktın fener yolundaki zamanlara.
Gülen yüzleri göstermiyorsun artık,
‘’Nasılsın’’diyen tanıdık merhabalara.
Bu kadar mı yabancılaştın?
Yeni giysiler içindeki bedenine,
Yakıştırmıyorsun arzuları.
Kordon boyundaki martıları bile
Ekmek derdine düşürdün..
Umursamıyorlar seyrindeki aşıkları.
Rüzgarlı tepelerinden doğan güneşi,
Merdivenli yokuşlarında yordun;
Dermanı kalmamış aydınlığı..
Arka sokaklarda karanlıkla boğuşuyor.
Menfaatin kolaylığında emeği kirlettin..
Doğurduğun çocukların,
Başkasının sofrasında doyuyor.
Zonguldak,kimsin sen?
Kimliğin bile.. seni tanıyamıyor.
24.10.2008
Zonguldak.
Gülden Işık
------------------------------------------
Deki Artık’’Bıktırdın!
İki torba kömüre üç beş kilo şekere
Kıymeti yokmuş gibi satarsın tek oyunu
Aç gözlü tilkilere çobansız sürülere
Nasıl da‘’emin’’diye katarsın koyununu.
Dünyadan bihabersiz sağır mısın yoksa sen?
İşine gelmeyince duymazsın yalanları.
Kılın kıpırdamıyor rahat mısın vicdanen?
Bir sürü palavrayla aklarsın talanları.
Dalmışsın karanlığa gözünde görmüyor ki..!
Ne gelirse bahtına toplarsın kalanları.
Nerdesin türkülerde mızrapsız sazı çalmaz..
Hünkarın minderinde nazı geçmez ahalim?
Kalma artık kışlarda uykularından uyan!
Bekleme ayazlarda kapılarına dayan!
Deki artık ‘’bıktırdın! ’’
26.09.2008
Gülden Işık
------------------------------------------
Adı İzmir Olsun
Uzak çok uzak bir köyde
İniltili bir ağrı yükselirken
Ne zaman yazılmıştı adımları
Dizleri henüz toprağı bile tanımıyorken
Hala hazır değilken ağlamaya, tanımıyorken yağmuru
Denizleri çekiliyordu avuçlarından
Toprağı kurak
Durup dururken yağıyordu bulutlarla kavgalıyken
İsimsiz yüksek bir uçurumdu yalnızlığı
Sefaleti değildi ayaklarında eksik pabuçları
Volta atmanın adı diye düşündü / sokaklar
Kan da kokmuyordu köşe başları / tuhaf / oysa kızıldı dudağı
Vedaları tanımıyorken
Hatta elleri ana rahmine düşmeden
Ne zaman gitmişti
Uzak çok uzak o köye hasret beslemişti ağrıları çoğalırken
Gecenin eleğine düşen sessiz bir hıçkırıktı
Bilmiyordu yas tutmayı, henüz sararmamıştı kasım
Önünde uğurladığı meyit kimindi
Tanıyor muydu / helalleştiği kimdi / anlayamıyordu
Biterken gün gülerek baktı beyaz kirpiklerinin arasından
Yaralarını ceplerine doldurdu, canı yandı avurtlarını sıktı
Gerek yok dedi yanımda yabancıya
Acılarına sarılıp kendisiyle sabahladı
Ürkek, soğuktu teni, artık usul usul sararıyordu
Yakınlardadır yalnızlık kovmaktadır kalabalıkları
Ve hüzün
Ne vakit kapıyı çalıp girmişse / ihanet eden kim
Kapıyı kim kırmıştı / bilmek istemedi
Daha bilmiyorken merhemi, yaralar kabuk bağlamışken
Ne zaman düşmüştü toprağa / sancılarla yoğrulmadan
Hatta hiç el değmemişken ayrılıklara
Bu sızı / ne vakit soldu bu papatya / mevsim eylül
Kırılmış martı kanatlarından sal yapıp utangaç duygularına
Adını bile duymadığı o uzak köyden selam yüklenmişken
Düşmüşken ağrılar sekiz dakikaya
Bir kent yolunu kesip vurmuş şakağından / adını koymadan
Adı İzmir olsun, İzmir’de gözlerine bahar dolsun
Nevin Karahan-11.2008
-----------------------
Çaycuma Aşkı
Ne güzel benim ilçem benim şehrim
Sokaklarını gezdim geçen cuma
Aynı güzellikte bütün hemşehrim
Zonguldak incisi yeşil Çaycuma...
Sanki bayram olur çarşı ve pazar
Dolup taşar haftada bir her cuma
Herkes senden bahseder seni yazar
Zonguldak incisi yeşil Çaycuma
Hasretin içimde çekilmez acı
Sensiz hiçbir şey girmez avucuma
Kanayan yaramın sensin ilacı
Zonguldak incisi yeşil Çaycuma
13.09.2008- Kenan Tunç
EY KUTLU RAMAZAN !...
Hoş geldin demeye kıyamıyorum sana
Her hoş gelen bir gün gider çünkü
Ama o kadar hoş ve mübareksin ki
Bir başkadır sende oruç,namaz ve ezan
On bir ayın sultanısın sen ey kutlu Ramazan
Ne güzel buyurmuş güllerin efendisi
Evvelin rahmet senin, ortan mağfiret
Ve kurtuluş sonun günahtan azaptan
Ne güzel yazmış gerçekten,seni bize yazan
Dua et bize bağışlanalım ey kutlu Ramazan
Sahurlarda bereket saçtın bize nur saçtın
Sadaka oldun fitre oldun her gününde
Yetime yoksula kucak açtın
Kenetledin müminleri birbirine saf saf
İftarlarda dua,
Teravihlerde niyaz olup arşa ulaştın...
Anladık ki bir kez daha
Sensizlik bize bir elem,bir hazan
Baharımızsın,neşemizsin sen bizim
Seni sevmek ne güzel,
Sen ne güzelsin ey kutlu Ramazan! ...
Kenan Tunç
10.09.2008
Perşembe
Eskimiş kaldırımları, boyaları solmuş binaların arasında ha
yıkıldı ha yıkılacak sandığım ahşap evler, evlerin camında hep gülümseyen
yaşlı yüzler / ki / o gülüşler için saatlerce beklediğim zamanlarım olurdu,
bir samimi gülüş ne demek benim gönlüm iyi bilirdi.
Şimdilerde evler kat kat yükselmiş kenar mahallelerde,
Perşembe'yi perşembe yapan sokaklar hala yorgun duruyor, hala taze bir nefes
bekliyor... beklemek, Kuyumcu vitrininden parlayan sarı ışık altında,
kitapçıların gazete kokularında, kasabın insafını bekleyen
kedilerin ayak altında, her perşembe kurulan pazarın çığırtkanlarının
sesinde... beklemek... yıllar oldu hala yaralarını saracak bir el değmedi yüreğine.
Her defasında biraz daha eskiyor yüzü ve her defasında biraz daha üşüyor elleri...
Sevgili Perşembe'm... uzaklarda seni öylesine özledim, hani çıkıp gelsem
diyorum, yüz sürsem yeşil yüzüne, hoş şimdilerde sen beyaz bir yüz ile üşürsün
amma... o her defasında kızdığım çamurun yine değsin paçalarıma, sıçrasın üstüme,
bulaşsın ellerime... ben özledim...
Perşembe Lisesinin kenarından akıp giden dere... üzerine beton kahır koymuşlar
gördüm, oysa... yıllar var ki yeşildi dere boyu, papatyaları vardı baharda
bahçesinin, yalın ayak dolaşırdım okulun bahçesinde... deli miydim...
değildim elbet.. değildim... erik ağacının dallarına uzanırken ellerim
titrerdi kırılmasın dallar diye, emektar bir öğretmenin lojmanının camları duruyor
hala gözlerimin önünde... okul yıllarım...
Hala duruyordu Fatma ablanın pastanesi,
o susamlı akide şekeri aldığım kavonozu değişmiş, şekerlerin tadı eskisi gibi
değil belki amma... serin bir özlem bu bendeki yazlara ip çeken,
yazlara uçup duran sılası.
Adım silinip gitse de, ben seni silmedim Perşembe, ben seni unutmadım...
Herkese selamlarımla.
Nevim Karahan - İzmir
18.11.1969 Perşembe, Sandallarköyü doğumlu olan Nevim (Mutlubaş) Karahan, Perşembe Lisesinin ilk mezunlarından, 1993 yılında devlet memuru olarak İstanbul’da göreve başladı. Evli ve 2 çocuk annesi olan şair, hayatı şiirlere, doğayı fotoğraflara yansıtmayı seviyor.
Eski mektuplar gibi
Kirmizi Kar
Sokak Cicekleri
gittin
Mehmet Filik
----------------------------------------------------
DEVREK
Çıkarken gurbete şehrimdem
En son sen uğurlarsın beni
Senin için fazla söze ne gerek
Zonguldak'ımın gülüsün sen
Sevgili Devrek...
Dönerken gurbetten evime
Önce sen karşılarsın beni
Sanki köyümde gibi olurum
Mengeni geçtiğim anda
Sevgili Devrek...
Bastonun değil sadece
Senin herşeyin güzel
Ekmeğin hoş,simidin gevrek
Karaelmasın güzelisin sen
Sevgili Devrek...
08.04.2008
KENAN TUNÇ
----------------------------------------------------
ölüyorum çocuk
seneler biter ben unutmam inan
söz verme aklımda kalıyor ağaçlar kurur, yıkılır dağlar,
yıkar beni ihanet
yeniden kurarım dünyayı hesap sorarım çocuk
yangın sonrası is içindeyim
narın ince izindeyim görsen tanıyamazsın
kaçıncı kattaydı benim evim
ruhumu atarken / aç kollarını tut çocuk
ellerim acıyor
paslı demir edasıyla üşüyorum
yağmur namerdin cebinde birikiyor
zehir attılar düşlerime kuruyorlar çocuk
çizdiğim her resimde bir eksik kalıyor
kahkahalar ağır ağır gözlerden akıyor
anlamıyor musun
hayatı kare kare bölüşüyorlar çocuk
sular bulutlara çekildi, bulutlar gölgede
uzaktan gelen ses rengini kaybetti
kar dün gece diz boyunu geçti kalbime dayandı
susuz yaza toprak bu günden yas tutuyor çocuk
namlu güneşe nişanlı
insanoğlu kendini sevemedi / bas tetiğe
göbek bağını koparmaya bu kadar heves etme
analar gök kubbeyi deldi çocuk
her akşam ölüm haberi / yoruldum
aklımda çekiyorum bütün fünyeleri
sınır ötesinde bir yer
dibimde mayın patlıyor, ölüyorum çocuk
nevim karahan - İzmir
----------------------------------------
Oğul Su
Gelmedin aylar oldu
Huzur evinin hüznünü yenmedin
Oğlun yoldaydı haber sal geldi mi
Oğul adına adımı verdin mi
Günlerce izlersin suskunluğunda
Endişelenirsin eli ayağı tutmazlığında
Sonunda seslenir bir sabah “Baba su”
Sular durur baba olursun oğul
Bir gün düşersin elden ayaktan
Yerleşirsin bu odaya ben giderim buradan
Gözlerin arar bir bardak su
Seslensen duyulmaz “oğul su”
Usulca dinle gözlerimi
Dilim söylemez bil hala seni sevdiğimi
Kollarım saramıyor eskisi gibi seni
Sarıl biraz bu mevsim yeni mi
Güneş doğar birazdan gözlerim düşer yola
Oğul oralarda üzülüp aklımı yorma
Kurumuş dudağım “Oğul su”
Pamukla ıslat biraz yüreğim kurudu
Nevim Karahan - İzmir
-----------------------------------------
Kırmızı Kar
Gizli saklı zaman
aralıklarından bakar gözlerim, ne yana
dönsem bir yerde hüzün yakalar bakışımı.
Deli yalnızlıklara düşman satırlarım.
Üşür mü sanırsın buzlara sarılı güllerimi,
onlar bülbül sesiyle sevişip buzları eritmedi mi?
Kalem karası parmak uçlarım, satırlarıma
katranını katmadan hüzünden arınamam.
Biliyorum kızarsın, içten içe üzülürsün
şu halime. Satır satır nakış gibi
işliyorum seni, bedenim hasretinin
narında. Yağmurum, yangınım sönmez uzağında.
Duvarlarımda asılı duruyor yokluğun,
ceylan bakışların olmadan renklenmez
dünyam. Karanlıklarda ateş üzerinde yürüyorum,
temelsiz ahşap evler kadar yorgunum, özlemine alışamadım.
Sensiz ıssızım, yokluğunun gizeminde
prangalanmış sürgündeyim. Sönmüş bir
yıldızın göz kırpan anına muhtacım,
rüzgârın sesi ile söyleşiyor,
saçlarıma değen ellerine sarılıyorum.
Avutuyorum kendimi çiçeklerle.
Papatyaların sarı yüzlü hüznünde,
vuslata gün sayan özlemin sarar beni.
Söyle kar çiçeğim vuslat yakın mı?
Yağmurun türküsünde düştün sazıma
Dinle sesimi yol almasın mesafeler
Sen içinde söylen turnalara
Sakın ha
Kanma ayrılıklara
Yorgun bekleme bu, kara kış baharı
teninin altında saklıyor, sobelendim,
yalnızlık beni bırakmıyor.
Lalezar hangi mevsim renklenecek,
hangi sabah gözlerim seni görecek.
Bahar çiçeğim uyan beyaza yenilmeyelim.
Kırmızı kar
Kaç yakamozlu gecenin sırrını saklar
Gözlerinde pusuya yattım
Kalbimde hasretinin mayınları patlar
Dalgalarla yarış yapan martıları
izliyorum, düşlerimi asıyorum
kanatlarına, gagalarına veriyorum
türkülerimi, ödünç tebessüm olup
dönüyorlar dudağıma. Sazımın teli,
sesine dokunabildin mi?
Ben seni hep güneşe benzettim,
gecemde bile yüzümde hissettim.
Gölgelerde üşüdüm ateşimi sana gönderdim…
Isındım, can buldum, seninle hayata karşı durdum.
Kalbim ağrıyor, sol yanımda adın sancılı kanıyor.
Hayat sensin, gitmişsen bu ten bu yürek nefesi ne yapsın.
Sevdiğim sensiz nasıl yaşanır öğretmeden gittin.
Kanadı kırık serçeden yok farkım,
güneşim seni çok özledim.
Bir tutsan ellerimden
Ki
Kanayacak şarkılar
Anıların izini sürüp gider rüzgâr
Gözlerin duruyor gözlerimde
Sakın ha
Gözlerini ağlatma
Özlemini çektiğim kadın,
kapı açık çık gel yalnızım.
Yaralı ellerime değsin yüreğin,
öp avuçlarımda vuslatı.
Bir mektubun yok sinemde uyutayım, sızı bırakır sesin.
Sevdalı gözlerin durur aklımda
kirpiğimden bir akıtsan hasret zehrini,
kapat benim de gözlerimi. Kelebeğim,
kefenini ver giyeyim.
… Gün batımı yine ağıtlarım başlayacak,
Her seferinde ‘derinleşmeyeceğim’ diyorum,
uçurumlardan hep derinlere düşüyorum.
Anla uçurum kenarında yürüyorum.
Serin bir hisle düşeceğim bir gün,
ayaklarının dibinde büyük sevdamla
nefessiz kalacağım. ‘Seni seviyorum,
seni seviyorum” demek istiyorum…
Beyaz başlı serçe gagasında
Öpüş gönderdim vuslat tadında
Sakın
Sakın ha
Serçeleri vurma
Nevim Karahan
------------------------------------
Aklın Deliği
Ninnilerle belenirken beşiğe
Boş vaatlerle atıldın eleğe
Yalanlar düşerken aklın deliğine
Son kurşunu sıkarken maytap mı sandın
Çok öldün her seferinde büyüdün
Sen de herkes kadar umut büyüttün
Sevdayı yanlış bildin belki
Koynunda yılanı yar diye mi avuttun
Gül bahçelerinde kesildi tapular
Vuruldu pınar başında ceylanlar
Buzlar kırılalı ihanet de kolay
Gençlik günü zulmü eğlence mi sandın
Çocuklar kefene sarılalı inkâr etti baharı
Başucunda güller ellerini kanattı
Silinirken isimleri dudaklardan
Darağacında her gelini töre mi sandın
Bazen kandın kış ortası bahara
Güneşin narında mevsim yaz sandın
Eşikte bacım boyandı kızıla
Her silah tutan eli kınalı mı sandın
Nevim Karahan
----------------------------------------------
Su Gibi
Su gibi sakin ol, su gibi durgun
Kıyamet koparıcı olma hayatta
Her şeyin olmasını istediğin gibi olmayacağını
Küçük dağları yaratamayacağını unutma
Yenilgilerin ardında yeni başlangıçlar vardır
Başlangıçların sonlarını hesaplamayı unutma
Zaferin arkasında gizli bir kayıp vardır aslında
Zafer sarhoşu olup yenilgilere kucak açma
Gördüğün anladığın olmayabilir
Sahne tuzak
Belki baktığın pencere yanlıştır
Gördüğün şeyin anladığın şey olmayabileceğini unutma
Su gibi hayat ol,
ölü toprakta uyuyan bahar misali
Sel olma ki kapılar kapanmasın yüzüne
Set vurulmasın önüne,
yolların kesilmesin
Duayla, hasretle beklen aşk ile
Adil ol hayatta her zaman
Ölümleri tek yanlı yaşatma / güçsüzü horlama
Karşındakinin de ölüm olabileceğini
Sel olup seni yok edebileceğini unutma
Yağmur ol çisil çisil yağan / saç ucundan tene usulca koşan
Çöl ortasında kollar açık yüze doyasıya toplanan
Hırçın rüzgârlarla dolaşıp kırma
Tuttuğun kalp koparsa düşersin unutma
Nevim Karahan
-------------------------------------------------------------------
GITTIN
Gittin... Unutulanların arasına katılmalıydın.
Anıları sandığa koyup hayatı yeniden yakalamalıydım.
Bu aşk noktalanmalıydı, bu sevdadan vazgeçmeliydim.
YAPAMADIM... Gittin...
Bir okyanusun ortasında, tek küreği kaybolmuş sandalda dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim şimdi...
BİL Kİ SEVMEKTEN VAZGEÇMEDİM SENİ,
BİL Kİ SENİNLE BİRLİKTE,
SEVDANI DA TAŞIYACAĞIM YÜREĞİMDE,
BİL Kİ; SENİ ASLA UNUTMAYACAĞIM...
Biliyorum aslında sen hiç bir zaman gelmedin bana.
Duymuyorsun ! Gitme diyorum sana,gitme !
Çığlıklarım boğuluyor gecenin karanlığında.
Gece korkunç, gece sessiz, gece yalnız...
Sesim kısılıyor Gidişin bitişi olacak yüreğimdeki heyecanın,
Gidişin sönüşü olacak gözlerimdeki ateşin.
Beni,yüreğimdeki sevgiyi,
Gözlerimdeki bitmek bilmeyen umudu unuttun!
Ama ne olur bunu unutma.
Gidişin dindiremez bu fırtınayı.
Bir fırtınanın uğultusuyla sesleniyorum sana; GİTME....
Naz